Televizyonu mümkün olduğunca açmamaya çalışıyorum.
Açmaya değer birşey olmadığına da adım gibi eminim.
Çünkü o renkli ekranlarda simsiyah, donuk iç karartan haberleri, çocukları gördüğümde çocukça korkular sarıyor içimi.
Gözümün önünden gitmeyen o küçücük bedenleri görüyorum solmuş sararmış.
Yanı başında kahrolası silah sesleri lanet olsun ninni olmuş gibi adeta kulaklarının dibinde.
Gözlerim ağır ağır kapanıyor ve dinliyorum.
İçim acıyor, tarif edebilecek sözcükleri bir araya getirebilme adına zorlanıyorum.
Hastaneler yetmiyormuş o ülkede,
Binlerce çocuk ölümün pençesinde kıvranıp duruyor.
Evet, açlıktan ölüyor. ancak insanlığın acımasız silahı sevgisizlikten, insanlık denen sözcüğü kaybettiği için ölüyor birer, birer.
Üzerine daha korkuncunu ekliyor haberler,
Hastanelerde yetmiyormuş.
İlaç yok, doktor yok, ölen çocuk çok.
Soruyorum kendi kendime
Bu dünya nereye doğru gidiyor?
Bu sonsuz acımasızlığın içine insanlığı sürükleyen sebep nedir?
Çocukların üzerine bomba yağdıracak kadar kinin mantığı nedir?
Söz de barışı, kardeşliği dillerine pelesenk etmiş yalan söyleyen insanlığın ucu bucağı yok.
Ölen insanlığa ve bu dünyada bitmeyen savaşlara diyecek bir söz bulamıyorum.
Kim kıymak ister bu bedenlere,
Bu alçakça savaşa sebep olur,
Çocuklar üzerinden kan dökmeye kim cüret eder.
İnanmak zor, birşeyler söylemekte.
O sebepledir ki;
Televizyonu mümkün olduğunca açmamaya çalışıyorum.
Açmaya değer birşey olmadığına da adım gibi eminim.
Çünkü o renkli ekranlarda simsiyah, donuk iç karatan haberleri, çocukları gördüğümde çocukça korkular sarıyor içimi.