Oysa bizim hayal ettiğimiz dünyanın henüz çarkı kırılmamıştı, kötülük nedir bilmiyorduk biz. 

*

Su içtiğimiz pınarların gözünden hiç çamur akmazdı, taş bu kadar sert değildi, toprak bu kadar yapışkan. 

*

Öylesine bir dünyada yaşardık ki biz, sadece gülücüklerin biriktiği bir vadideki koşuşturmalardı kaydedilenler. 

*

Birbirimizi çok fazla sorgulamazdık, resmin büyüğüne bakar içimizden gelip geçenleri çok fazla deşmezdik. Seviyorduk be!!

*

Yaşamayı severdik, harman yeri gibi kızgın güneşin altında bile olsa birbirimize sarılmalarımız soğuk ayran gibi muhteşem lezzetliydi. 

*

Hiç kimse bir diğer eli bırakmazdı, bir diğer el hiçbir zaman yana düşmezdi. 

*

Gazoz kapakları misali biriktirdiğimiz çocukluğumuzun en güzel yıllarıydı o günler, sadece sevgi üzerine kurgulanmış bir dönemden geçerdik, henüz kötülüğün resmi çizilmemiş, biz bizeydi gelip geçenler her birlikte. 

*

Bugünün telaşında hepsi kaybolup gitti, arayıp bir araya getirebilmek ne mümkün, samimiyet denilen cümleler zaten çoktan rafa kalktı, mücadele verenler mücadele için yola koyulanların bugün bir elin parmakları kadar olduğuna olan inancım her geçen gün biraz daha kuvvetleniyor.

*

Biliyorum siz bir mutluluk için gazoz kapaklarını her yerde arıyordunuz oysa artık tadı da kalmadı verilen kavgaların.

*

Biraz düşünmek mi gerek o zaman? Biraz daha derine inmek midir çare? Nedir kuzum bu sahte gülüşler, kör eden sıkışmış duygular, içi boş müptezel vicdanlar ve kalpler. 

*

Bir daha bir daha sormak gerekir yeniden.