Sivil toplum kuruluşları (STK), toplumun ortak faydasını gözetmek ve herkesin sesi olmak üzere kurulmuş yapılardır. Temelinde tarafsızlık yatar. Ancak bu tarafsızlık, yalnızca tabelada yazan bir söz değil, yönetim anlayışının da ayrılmaz bir parçası olmalıdır.
Bir dernek başkanı, elbette bireysel olarak bir siyasi görüşe sahip olabilir. Ancak bu görüş, o kişinin şahsını bağlar; dernek çatısı altındakileri değil. Bir başkan AK Parti’yi ziyaret ediyorsa, aynı samimiyetle CHP’yi, MHP’yi, Zafer Partisi’ni ve diğer tüm siyasi partileri de ziyaret etmelidir. Çünkü STK’ların işlevi, tüm toplumun sorunlarına çözüm aramak ve tüm kesimlere eşit mesafede durmaktır. Aksi takdirde, o kuruluş bir STK olmaktan çıkar, siyasi bir yapının yan kuruluşuna dönüşür.
Güçlüden yana tavır almak, çözüm üretmez.
Bazı yöneticiler, günün güçlü siyasi konjonktüründen faydalanarak pozisyon almayı bir fırsat zanneder. Ancak bu anlayış, sivil toplum ruhuyla bağdaşmaz. Çünkü güç geçicidir; bugün etkili olan yarın silinebilir. Oysa ki bir derneğin amacı, günü kurtarmak değil, toplumun uzun vadeli faydasını gözetmektir.
Herkese eşit mesafede olmak şarttır.
Bakınız, Gümüşhane gibi köklü bir geçmişe ve güçlü bir toplumsal yapıya sahip bir il, bütünsel bir uzlaşı kültürünü benimsemek zorundadır. Bugünün siyasi iklimi ne olursa olsun, yarının ne getireceğini kimse bilemez. Bu nedenle STK’lar, her daim dengeli bir duruş sergilemelidir.
Bir vatandaş olarak, elbette gönlümüzde bir parti, zihnimizde bir fikir olabilir. Ancak bu kişisel tercih, dernek çatısı altına girdiğimizde sona erer. Çünkü o çatı, herkese eşit mesafede durmayı gerektirir. Eğer bu ilke ihlal edilirse, dernek asli görevinden sapar ve siyasi bir çatışma alanına dönüşür.
Bölünmüş dernek, çözüm üretemez.
Bir derneğin yönetimi içerisinde siyasi ayrışma baş gösterdiğinde, işler karışır. X partili bir yönetici, Y partili bir üyeyi dışlamaya başlarsa, uzlaşı yerini kavgaya bırakır. Bu durum, hem dernek içerisindeki uyumu bozar hem de toplumsal güveni zedeler. Sonuçta ortaya çıkan tablo hiç de hoş olmaz.
Sonuç olarak:
Sivil toplum kuruluşları, toplumun vicdanıdır. Bu vicdanın tarafsızlığı, güvenilirliğin temelidir. Eğer bir STK, siyasetin etkisi altına girerse, çözüm odaklı bir yapı olmaktan çıkar ve sorun üreten bir yapıya dönüşür.
Bir yana kayan, ortayı kaybeder. Bu nedenle, Gümüşhane gibi güçlü bir dayanışma kültürüne sahip bir toplumun temsilcileri, her zaman eşit mesafede durmalı ve tüm kesimlere aynı hassasiyetle yaklaşmalıdır. Çünkü bu anlayış, yalnızca bugün değil, yarın da bizi bir arada tutacaktır.