Merhaba Gündoğumu ailesi merhaba sevgili okurlar.
Bugün itibari ile Gündoğumu ailesi arasına katılmış olmanın ve siz değerli okurlarımıza sesimi ulaştırmanın mutluluğunu yaşamaktayım.
Yıllardır severek takip ettiğim, sıladan gurbete haber taşıyan Gündoğumu Haber, sesimiz sözümüz ve hislerimizin tercümanı oldu.
Gündoğumu ailesi ve Gündoğumu’nun büyümesinde emeği olan herkese teşekkür ederim.
Bu ilk merhabam da malumunuz ülke gündemi bayağı yoğun ama ben sizi biraz gündemin dışına çıkarmak istedim.
Madem ki Gündoğumu sıladan gurbete haber taşıyor, bende sizlere sılayı, sıla da geçen yaşanmış, hepimizin kendinden içinde bir parça yaşanmışlık bulacağı bir öykümü sizlerle paylaşarak sizlere merhaba demek istedim.
CİCİ EKMEK (BİR YAŞANMIŞLIK ÖYKÜSÜDÜR)
Çocukluğum da cici ekmek vardı.
Diyeceksiniz ki ekmeği biliyoruz da cici ekmek te ne oluyor?
Anlatayım: on üç yaşıma kadar köyde yaşadım.
İlk ve orta okulu köyde okudum. Annem onbeş günde bir ekmek yapardı. Kendi taş fırınımız vardı. Sabah erkenden hamur teknesine buğday ununu döküp, ekşi hamur mayası ile karıştırarak hamuru yoğurup, mayalanmaya bırakırdı. Sonra fırını çam odunu ile yakıp ısıtırdı. Fırının taşları narlaşırdı. Öğleden sonra fırında ki közü boşaltıp tabanını temizlerdi. Mayalanmış olan hamurdan büyük somunlar yapıp, altını kepekleyip fırına sürerdi. Fırını ekmek ile doldurduktan sonra (yaklaşık 14 - 15 tane kadar) kapağını kapatıp, fırının hava almaması için bir parça hamur ile kapağın çevresini izole ederdi. Üç saat taşların sıcaklığı ile ekmekler pişerdi. Üç saatin sonunda ekmekler fırından çıkarılırdı. Buğusu üzerinde mis gibi kokardı. On beş gün süresince o ekmekleri ve aynı fırın da kurutulan peksimetleri yerdik. Ne küflenme ne de bozulma hiç birşey olmazdı. Ne kadar doğaldı.
Gelelim cici ekmeğe; bildiğimiz beyaz ekmek, ha neden cici ekmek: komşumuz şehirden gelirken beyaz ekmek alırdı. Kardeşlerim ve ben dışarıda oyun oynarken birer parça o ekmekten bize verirdi. O ekmek bize o kadar farklı gelirdi ki, bugünkü çocukların çikolata ve bisküvi yerken yaşadıkları duyguların aynısını yaşardık ve bu yüzden beyaz ekmeğe cici ekmek derdik..
On üç yaşıma geldiğim de babam emekli oldu ve şehire taşındık. Hayatımızda bir çok şey değişti.
Yediklerimiz içtiklerimiz, giydiklerimiz, oyunlarımız,oyuncaklarımız anlayacağınız yaşama dair çoğu şey değişti. Cici ekmek soframızın baş köşesine kuruldu. Artık yirmi yıldır beyaz ekmek yer olduk. Ciciliğinden hiçbir eser kalmadı. Cici hoş görünen sevilen şeylere denir, artık bizim için sadece ekmek.
Bilseydik çocukluğumuzda yediğimiz buğday unundan yapılan esmer ekmeğin ne kadar sağlıklı olduğunu terk edermiydik onu..
Hey gidi cici ekmek hey! sen hayatımıza girdikten sonra ne çok şey değişmiş.
Çocukken köyde ne kadar doğal beslenirmişiz, ne kadar doğal yaşarmışız. Becerikliydikse; oyuncaklarımızı kendimiz yapardık. Tahta kızaklar, bilyeli araba diye tabir ettiğimiz (taşıtların rulmanlarından tekerlek yaparak üzerine bindiğimiz tahta arabalar) arabalar ki hele bir süslerdik onları, plaka ve fren bile yapardık. Bakır telden yaptığımız tel arabalar, kilden yaptığımız biblolar, tabaklar çanaklar, minyatür evler... Ufkumuz genişti.
Hayallerimiz kendi ellerimizde hayat bulurdu. Oyunlarımız bile doğanın bir parçasıydı. Körebe, dokuz çöp, uzun eşek, çember, topaç, aşık atmaca vs..
İnsanlar bile farklıydı, içten ve samimi idi.
Şimdilerde bakıyorum çevremize herşey yapmacık, sadece görüntü.
Doğallıktan eser kalmamış.
Herşeyi hazır tüketir olduk.
Her şey cici gözüküyor gözümüze ama yapmış olduğu yıkımın ya farkın da değiliz ya da umursamıyoruz.
Umarım bir gün herkes ve her şey özünü bulup, özüne döner, gerçeklerin farkına varırız geç olamadan... Sağlıcakla kalın.
Bu yazı 6018 defa okunmuştur.