İYİ Parti Grup Başkanvekili ve Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez, Suriye’de yaşanan gelişmeler karşısında Türkiye’nin yapması gerekenleri sıraladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Türkiye, Türkiye'den büyüktür” sözlerine ilişkin “Sanki bir fetih kazanmış muzaffer edasıyla, bölgedeki planlarını ve düşüncelerini kamuoyuyla paylaştı” diyen Çömez, iktidarı şu sözlerle uyardı: “İktidar sahiplerinden görevlerini ve sorumluluklarını ciddiyetle yerine getirmelerini bekliyoruz. Sanal gündemlerle, ele geçirdikleri bir takım propaganda aygıtlarıyla, kendilerine sahte kahramanlık atfetmemeleri gerektiğinin altını çiziyoruz”

İYİ Parti Grup Başkanvekili ve Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez, Suriye’de yaşanan gelişmelere dair TBMM’de basın toplantısı düzenledi. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Türkiye, Türkiye'den büyüktür” dediğini hatırlatan Çömez, “Sanki bir fetih kazanmış muzaffer edasıyla, bölgedeki planlarını ve düşüncelerini kamuoyuyla paylaştı” dedi. 

2002 yılındaki 1 Mart tezkeresine şiddetle karşı çıktığını belirten Çömez, “O dönemde nasıl ki Irak için bir plan varsa ve ona itiraz ettiysek; bugün de Suriye'de gelinen noktaya ve muhtemelen gelinebilecek noktalara itiraz ediyoruz” değerlendirmesini yaptı. 

Erdoğan’ın o yıllarda “Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanlarından biriyim ve bizim bir görevimiz var” dediğini aktaran Çömez, “Sayın Erdoğan geçtiğimiz günlerde ise ‘Bizim bir misyonumuz var’ dedi. Tarihsel olarak benzerlikleri bir araya getirdiğimizde tablonun ne kadar ciddi ve önemli olduğunu anlamamız mümkün.” şeklinde konuştu. 

Erdoğan ve Beşar Esad’ın 2011 yılına kadar çok yakın dost olduklarını ancak ikilinin bir gecede düşman kesildiklerini dile getiren Çömez, “Ardından yaşanan gelişmeler ve bölgedeki iç çatışma ortamı bugüne kadar hem bölgenin hem de Türkiye'nin kucağına bir ateş topu bıraktı.” ifadesini kullandı. 

Diktatör olduğu ifade edilse de Esad'ın istikrarlı bir dönemi olduğuna işaret eden Çömez, 
“Evet, otokrattı. Evet, diktatörlük uygulamaları vardı ama istikrarlı bir ülkeydi. Türkiye keşke o yıllarda Suriye'nin demokrasisine katkı sağlayabilseydi ve bölgedeki istikrar korunabilseydi.” dedi.

“Türkiye’de 10 milyona yakın Suriyeli sığınmacı var”

İktidarın 3 buçuk 4 milyon olarak paylaştığı Suriyeli sığınmacı sayısının 10 milyona yakın olduğunu iddia eden Çömez, “Milli Savunma Bakanı’na geçtiğimiz günlerde savaştan önceki ve sonraki Suriye nüfusunu sordum. Savaştan önce 24 milyon bugün ise 11-12 milyon civarında olduğunu söyledi. Aradaki farkın nerede olduğunu açıklayamadı. Ben bunun önemli bir miktarını Türkiye’de olduğunu biliyorum. 2022’nin Mart ayında zamanın Sağlık Bakanı’nın yaptığı açıklamalarda. 2 milyon 700 bin Suriyeliye ameliyat yapıldığı, 4 milyona yakın Suriyeli’ye yataklı tedavi hizmeti verildiği, 100 milyona yakın Suriyeli’ye de poliklinik hizmeti verildiği ifade edildi. Bütün bunları alt alta koyduğumuzda, ülkemizdeki Suriyeli nüfusunun 10 milyona yakın olduğunu ifade etmek mümkün” şeklinde konuştu. 

Sığınmacıların Türkiye’nin demografik yapısını bozabileceğine işaret eden Çömez, 
Avrupa Birliği ile yapılan geri kabul anlaşmasının iptali için hem bu dönem hem de geçmiş dönemde parti olarak yasa teklifi verdiklerini anca işleme konmadığını hatırlattı. 

 


“Bir terör devleti kurulmak üzere”

Türkiye’nin güney sınırındaki tehlikelere işaret eden Çömez, “Suriye'nin kuzey doğusunda, Fırat'ın hemen doğusunda defacto, PKK/PYD/YPG artığı bir terör devletinin kurulmak üzere üzeri olduğunu söylemek mümkün. Yine Erdoğan iktidarlarının hatasıyla, İran'ın kuzeyindeki peşmergeler, Türkiye üzerinden geçerek -şimdi kırmızı bültenle aradığımız Salih Müslim’i, devlet kademelerinde kırmızı halılarla karşılıyorduk- Onun desteğiyle onun önderliği ile çok sayıda peşmerge Suriye'nin kuzeyine geçirildi. Suriye'nin kuzeyinde bugün tartıştığımız ve ilerleyen yıllarda daha çok tartışacağımız defacto bir otonom yapı oluştu. Bu yapı PKK’nın uzantısı olan PYD/YPG yapısı.” diye ekledi. 

“Yargıtay kararında HTŞ için terör örgütü deniliyor”

Suriye’nin kuzey batısında da, Türkiye’nin terör örgütü olarak gördüğü yapıların hakimiyet sürdüğünü belirten Çömez, “Erdoğan tarafından bu yapılar bugün her ne kadar iyi çocuklar olarak tanımlansa da. 2023’te Yargıtay üçüncü ceza dairesinin HTŞ ile ilgili almış olduğu bir karar var. Bu kararda ‘HTŞ terör örgütüdür. Onun militanları Suriye'nin kuzeyinde eğitim alıp Türkiye'ye gelmişlerdir ve Türkiye'nin ulusal bütünlüğü için tehlikeli bir terör yapısıdır’ deniliyor” dedi.

MİT Başkanı Kalın’ın Şam ziyareti 

Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı İbrahim Kalın’ın Şam’a yaptığı ziyaret sırasında HTŞ’nin başındaki isim olan Colani ile bir araya geldiğini hatırlatan Çömez, “MİT Başkanı’nın bu tür görüşmeler yapmasına itirazımız yok. Devlettir yapar ve yapması da gerekir ama bunun usulü vardır. Bunun yolu yöntemi vardır. MİT Başkanı’nın tercih etmiş olduğu bu yöntemi kabul etmiyoruz ve kendisini şiddetli bir şekilde eleştiriyoruz” ifadesini kullandı. 

İsrail’in bölgedeki varlığı 

İsrail’in ise daha önce mayından temizledikleri Golan tepelerini işgal ettiğine dikkat çeken Çömez, “Bunların hepsi Büyük Ortadoğu Projesi’nin teker teker hayata geçtiği sahnelerdi. İsrail, Şam düşer düşmez de Golan tepelerini ilhak etti ve ayırdığı ek bir bütçeyle oraların yerleşime açılmasına zemin hazırladı. İsrail bununla da yetinmeyip Herman Dağı’nı da ele geçirdi.  Buraya kuracağı gözetleme kuleleri, dinleme istasyonları ve radar üniteleriyle bölgede çok güçlü bir hâkimiyetin sahibi olacak. İsrail çok önemli su kaynaklarını ve barajları da ele geçirdi ve kendi güvenliğini sağlamak için 25 30 km ilerleyerek bir tampon bölge oluşturdu.” bilgilerini paylaştı.

Çömez, İsrail’in önümüzdeki dönemdeki hedeflerinin İran, Lübnan ve Ürdün olabileceğini vurguladı. 

Türkiye’nin yapması gerekenler

Suriye’deki gelişmeler karşısında Türkiye’nin yapması gerekenleri sıralayan Çömez, 
“Bir kere içeride demokrasinin kurum ve kurallarının işler hale gelmesi lazım. Hukuk devleti kimliğinin gerçekten tesis ediliyor olması lazım. Yöneten ve denetleyen demokrasiyle beraber, şeffaf bir devlet kurumu anlayışı hakim olmalı. Devlet kurumları hem denetlenebilmeli hem de şeffaf yönetilmeli. Bütün bunların yanı sıra toplumun yeniden kucaklaşması şart. Siyaset kurumunun özellikle ülkeyi idare edenlerin topluma el sallamadan, toplumu ayrıştırmadan herkesi bağrına basan bir üslupla Türkiye'yi yönetmesi lazım.” değerlendirmesini yaptı. 

“Tampon bölge oluşturulmalı”

Türkiye’nin güney sınırını güvence altına alması gerektiğini de vurgulayan Çömez, “Zaman zaman hükümete bu konuda attığı adımlarla ilgili desteğimiz açıktır. Türkiye'nin hemen güneyinde en az 30 kilometrelik bir tampon bölgenin oluşturulması ve Türkiye'nin bu çerçevede ulusal güvenliğini sağlaması son derece önemli. Türkiye bölgede yaşanan gelişmelere de kayıtsız kalmamalı. Türkiye, ülkede yapılacak olan anayasa çalışmalarına mutlaka katkı sağlamalı. Suriye'nin toprak bütünlüğünü, sınır bütünlüğünü devlet kimliğini muhafaza edebilecek adımlar atmasına destek olmalı.” şeklinde konuştu. 

“Sahte kahramanlık yapmayın”

İktidarın bir zafer kazanmış gibi davrandığını savunan Çömez, “Ama Türkiye'nin gerçeği bambaşka. Türkiye'nin realitesi bambaşka. Ekonomi gerçekten çökmüş durumda. Sokaklarda çok ciddi bir sefalet var. Gençlerde büyük bir umutsuzluk var. Çocuklarda gelecek kaygısı var. Bu ülkede hala 4 çocuktan biri akşam yatağa aç giriyor. İktidar sahiplerinden görevlerini ve sorumluluklarını ciddiyetle yerine getirmelerini bekliyoruz. Sanal gündemlerle, ele geçirdikleri bir takım propaganda aygıtlarıyla, sanal gündemleri yöneterek kendilerine sahte kahramanlık atfetmemeleri gerektiğinin bir kere daha altını çiziyoruz” dedi.

Türk-İş’in asgari ücret teklifi

Çömez basın toplantısının sonunda gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Türk-İş'in, 2025 yılında geçerli olmasını istedikleri asgari ücret teklifini  29 bin 583 lira şeklinde açıkladığı hatırlatılan Çömez, ”Asgari ücretin 1 Ocak'tan itibaren en az 28 bin lira olması şart. Bizim ısrarlı tezimiz, savunduğumuz rakam bu. Asgari ücretliler eğer 28 bin lira olursa ancak ve ancak 2024 ün başındaki satın alma gücüne kavuşacaklar. Tabii bütün bunlar TÜİK'in yalan enflasyon rakamlarına göre hazırlanmış. Sahadaki gerçek enflasyon ENAG’a baktığımızda İTO’ya baktığımızda aslında çok daha fazla. Dolayısıyla yapılması gereken zam, bunun da üstünde. İktidardan bunu bekliyoruz fakat enteresan açıklamalar da geliyor. Kendileri asgari ücrete yapılacak olan zammın enflasyonu tetikleyeceğini söylüyorlar. Bu doğru değil. Bugün ülkede enflasyonun bu kadar yüksek olmasının sebebi, emeğiyle alın teriyle çalışan asgari ücretli değil. Bugün enflasyonun yüksek olmasının temel sebebi; beceriksiz iktidardır, çapsız kapasitesiz ekonomi yönetimidir ve derinleşen yolsuzluk anlayışıdır.” karşılığını verdi.